12 Eylül 2011 Pazartesi

Bir Obsesyon Masalı


Adı üstünde, üstesinden gelemediğin, karşı koyamadığın düşünce obsesyon. Anksiyete ile beraber ise ben diyeyim kabus, siz diyin lanet. Her ne ise, tamamen ve sadece kişinin yorumuna bağlı yaşadıkları. Takıyorsun kafayı, çıkamıyorsun işin içinden, bir de biraz endişe varsa beraberinde, kolay gelsin, cidden geliyorlar çünkü...

Düşün düşün boktur işin... Aynı mesele...

Obsesyon, kendisiyle besleniyor. Bayılıyor kendisinden bahsedilmesine, tapıyor kendine, seni de götürüyor kendine. Bir bakmışsın sen onla olmuşsun artık, obsesifsin...O ise ağzı zevkten bir karış açık takılıyor öyle. Onu düşünmediğinde obsesif olmayacaksın ya, o yüzden o sadece onu düşünmeni istiyor. Bir de düşündükçe besleniyor ya, beslendikçe de büyüyor bu meret. Düşünmeyeceksin o yüzden. Def edeceksin başından. Kara sinek gibidir o. Gelir yine. Bir de yüzsüz ki...

Obsesyon sen onu düşündükçe var olur. Başta öyle gibi gelmese de,öyle işte aslında. O der ki "sen beni düşün hep, incele, bir yolunu bulursun, ya öyle yaparsın, ya böyle, ya şu olur, ya bu, bulursun bir yolunu". O bunu der ya, aman ha... Sen onu düşünme. Gelse bile kara sinek, sav başından elinin tersiyle. Bekle... Gidecek az sonra...

24 Şubat 2011 Perşembe

Benim Aydınlığım Gecelerde...Mi?

Sevmiyorum sabahı. Belki de bana uyuyamadığım gecelerin ertesindeki huzursuz auramı hatırlatıyor. Gözlerim batıyor iyi uyuyamadığım gecelerin sabahında. Düşünüyorum 1 seneyi geçmiştir ilaçla uyumalarım...İlaç al, uykunun gelmesini bekle, uyu. Zoraki bir süreç bu. Oysa kolaydır uyumak ya..Öyle hatırlıyorum ben çocukluğumdan. "Nasıl uyuyacağım" diye bir düşünce yoktur çocuk zamanlarda. Ya da çarpıntı, huzursuzluk, "yalnız ruh" sendromları. Koyarsın kafayı uyursun bebek gibi, ya da adam gibi...
Otobüste, uçakta, oturduğu yerde uyuyan insanlara çok imreniyorum ben mesela. Şöyle bir hafif kafayı yatırmaları yetiyor. Bazen onu bile yapmıyorlar, uyuyorlar öyle...
Uyumak korkunç bence. Garip bir yere gidiyorsun uyuyunca, ya da zaten garip yerdesin, uyuyunca garip olmuyor. Bilince bir şeyler oluyor ama bak orada anlaşalım. Zaten ben bu "bilinç" halinden çıkmaya korkuyorum. "Ay yok oluyorum!" diye bağırış çağırışlarım da ondandır belki çıldırış sezonlarında.
Resmen böyle sezonlarım var benim. Serotonin sezonu mesela, ruh halimin mevsimleri var bayağı.
O yüzden sevmiyorum ben geceleri. Saat 05:00 mesela şu anda. İnsanlar 1-2 saat sonra kalkıp işe gidecek. Ben de Cumartesi günü bebeklerle derse gitmek için erken kalkacağım mesela. Hele bu erken kalkmam gereken zamanlarda iyice bir kasıyorum. Bi deliriyorum, bi sinir oluyorum...
Gökhan mesela, istediği saatte yatıyor,bayağı da uyuyor. Ben beceremiyorum. Olmuyor işte, dön o tarafa, dön bu tarafa. Üstümdekiler toplanıyor vücudumun altında, potluk oluyor mesela. Düzeltiyorum, bu sefer kaşınıyor bi tarafım. sonra bir bakıyorum, sol tarafıma çok abanmışım, kalbim sıkışmış, bir daralma, bir bunalma..."Ay sıkıştı bak kalbim", "düz yatayım", "Allah!Huzursuz bacak sendromu!", kaslarım geriliyor, çekiliyor, garip bir uyuşma, bir saçmalık... Eeeee! Uyumak bu yaa! Bu kadar zor olmamalı. "Dur, sakin olayım, derin nefes al, ver, bir şey düşünme!Boşalt kafanı, boşalt, hiç bir şey yok, lay lay laaay, düşünceler akıyor, akıyor.... Ha s...r çişim geldi...Hadi şimdi tuvalete git, geri gel, yat yatağa...Hoooop, tüm süreç yeniden başlar. Şimdi ben ilaç almayayım da ne yapayım...Her şeyi denedim. Yoga, meditasyon, Yoga Nidra, dualar, şarkılar, kutsallar, din görmemişler, neler neler.... Bazen gözlerimi açıp Gökhan'ı seyrettim, kedilerin yanına gittim, onları izledim. Kitap okudum, su içtim, televizyonu açtım, blog yazdım. Sonra gittim, yine yattım.
Sabah bazen uyandım, bazen zaten uyumadım... Seviyorum ben geceyi, uyumak istemiyorum belki olamaz mı? Olamaz ama yaa...İnsan gece uyur, kedi dediğin hep uyur. Pınar uyumaz.

21 Şubat 2011 Pazartesi

BİR ÇOK BEN

Çok sıkıldım. Hep bir dengesizlik yüzleşmesi...Bir karaktersiz öz eleştiri... Bir baktım, toplamda 3 tane olmuş blog sayfalarım. "Pınar Cadısı" var bir yanda, Pınar'ın evcimen, doğa aşığı bıdı bıdı tarafı. Sonra bir "Anksiyete Günlükleri" var. Devam etmeye ruhum izin vermedi sıkıntıdan. Bir tane de tumblr blogu var "vejeteryan bi şiy bi şiy" onu bile unuttum.
Hepsi bende bunların, hepsi içimde, başka yerde değil. Ve hepsini ayırıp yüzlerce beni tanıtma şapşallığı yerine hepsinin hüküm sürdüğü "ben"i günceye katmak istedim. Günce ben olsun, müziğim olsun, iştahım, kocam, hayvanlarım olsun. Ama yok, diğerleri olmayacak. Parça pinçik derli topsuz ne idüğü belirsiz ben olmayayım. Dengesizlik özeleştirisi? Yoruldum ben...Hem de kendimden...Yorulmamı isteyen ben'den, ondan, bundan..............